Her kalem bir hayattır ve her kalem bir kalemde tükenebilecek kadar hayatiyet vaat eder.
LİLİYAR - SEZAİ KARAKOÇ -Dinleti: Halil İbrahim UZUN-
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
-
LİLİYAR
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdar'dan geçerken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu
Ben konuşmasını bilmem Lili
Ben Teğmen Bekir Sıtkı. 15. skoda otobüs bataryasının komutanıydım. 21 yaşında genç bir teğmendim. Bağımsız bir bataryanın komutanıydım. Hangi birliğe topçu desteği gerekiyorsa oraya gidiyordum. Birliğimiz düşman üzerine yürümüş, yorulmuş ve acıkmıştı. Köylüler bolca un, yufka ve beyaz peynir verdiler doymamız için ama haftalardır et görmeyen askerlerimin gözüne ilişen koyunu zorla alarak onları doyurdum. Bense bir kenarda sırf askerlerime daha fazla et düşsün diye peynir dürümüm'ü yiyordum. Cumhuriyet için herkes bir şeyler feda etti. Biz her şeyimizi!
İSMET ÖZEL - AMENTÜ İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır akacak ama kan kesilince damardan sıcak sımsıcak kelimeler boşandı aşk için karnıma ve göğsüme ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden aşk ve ölüm bana yeniden su ve ateş ve toprak yeniden yorumlandı. Dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın yanık yağda boğulan yapıların arasında delirmek hakkını elde bulundurmak rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için bana deha değil belgeler gerekli kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza gençken peş peşe kaç gece yıllarca acıyan, yumuşak yer...
NECİP FAZIL KISAKÜREK - SAKARYA TÜRKÜSÜ SAKARYA TÜRKÜSÜ İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya Su iner yokuşlardan hep basamak basamak Benimse alın yazım yokuşlarda susamak Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan ve fikir Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir Akışta demetlenmiş, büyük küçük kâinat Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için Hey Sakarya! Kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi kurulur Eyvah eyvah Sakaryam! Sana mı düştü bu yük? Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük Ne ağır imtihandır başındaki, Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan Ve ayrılık; anneden, vatandan, arkada...
Yorumlar
Yorum Gönder